tr
Arthur Schopenhauer

Eristik Diyalektik

Berätta för mig när boken läggs till
För att kunna läsa den här boken överför filer i EPUB- eller FB2-format till Bookmate. Hur laddar jag upp en bok?
  • Ayşe Gökhar citeratför 3 år sedan
    Çoğu zaman haklı ya da haksız olduğumuzu kendimiz de bilemeyiz, sık sık buna inanır ve yanılırız. İki taraf da sık sık buna inanır: Çünkü veritas est in puteo [doğru derindedir] (εν βυθω ή αληθεια [en butho e aletheia], Demokritos).
  • Ayşe Gökhar citeratför 3 år sedan
    Demokritos’un dediği gibi (Diogenes Laertius, IX, 72), veritas est in puteo:
  • Ayşe Gökhar citeratför 3 år sedan
    böyle değilse, önerme yanlış demektir: Mesela ruhun hareket ettiği ileri sürülüyorsa, uçuş, yürüyüş, büyüme, küçülme vb. gibi belli bir hareket ona özgü olmalıdır
  • Ayşe Gökhar citeratför 3 år sedan
    veritas est in puteo:
  • Ayşe Gökhar citeratför 3 år sedan
    Aristoteles, bunlara 3. eristik ve 4. sofistik
  • Willyhar citeratför 4 år sedan
    eristik: Kazanma amaçlı tartışma bilgisi, tartışmaları kazanma sanatı. Eris Yunan mitolojisinde anlaşmazlık tanrıçasıdır.
    fallacia: Yanıltı; biçim bakımından yanlış, yani açık veya örtük varsayımlardan elde edilen vargının aslında çıkamayacağı çıkarsama. Bu, kasıt olmadan yapılmışsa genellikle paralojizm, karşımızdakini yanıltma amaçlı ise sofizma (safsata, yanıltma) olarak adlandırılır.
    peirastik: Sokrates’in ortaya belli bir iddia atan ve bunun doğruluğundan emin olan kişilere sorduğu sorularla iddianın aslında sağlam olmadığını göstermesi. Daha sonra bu sorgulama kişinin ileri sürdüğü bir görüşü ne ölçüde savunabileceğini görmeye yarayan bir tür sınav halinde özgün bir söylem biçimi oluşturdu.
    **Almancada anlamları birbirine yakın ve her zaman ayırt edilmeyen iki fiil vardır: “überreden” ve “überzeugen”. İlki genellikle bir manipülasyon boyutu içerir; örneğin bir kandırmaca, laf kalabalığı vb. yollarla görüşülen kişiyi belli bir yönde düşünüp hareket etmek üzere girişilmiş tek yönlü ve kasıtlı bir çabadır. Buna karşılık, “ikna etmek” anlamındaki “überzeugen” sözcüğü ikna edilenin çabasının da aynı ölçüde gerekli ve önemli olduğu, karşılıklılık esasına dayanan bir diyalog olarak anlaşılmalıdır. Metinde “überreden” fiilinin isimleşmiş hali kullanılmış.
  • Willyhar citeratför 4 år sedan
    aklısın Frank” diye bağırdı toprak sahibi, “güzel bir kız şu âlemin bütün papazlarına bedel değilse, ben de şu bardağın içinde boğulayım. O aldıkları ondalıklar, çevirdikleri dolaplar uyduruk göz boyamadan, şeytanca bir dolandırıcılıktan başka nedir ki? Hem ben bunu ispat da ederim.” – “Umarım edersiniz” dedi oğlum Moses yüksek sesle, “hem ben” diye devam etti, “size cevap verebileceğimi düşünüyorum.” – “Harika, bayım” diye bağırdı toprak sahibi, hemen sırtını dönüp etraftakilere eğlenceye hazır olmalarını işaret etti: “Eğer konuyu ciddiyetle ele almak istiyorsanız, ben bu işe hazırım. Ve önce şunu söyleyin: Analojik bir çalışma mı istersiniz, diyalojik mi?” – “Rasyonel bir çalışma istiyorum” dedi Moses, memnuniyetle etrafına bakarak. “Bu da iyi” dedi toprak sahibi, “ve ilkin, her şeyden önce, umarım şunu reddetmezsiniz ki, varolan her şey vardır. Bunu kabul etmezseniz, devam edemem.” – “Peki” dedi Moses, “sanırım bunu kabul edebilirim; hem çok da işime yarar.” – “Ben de öyle umuyorum” diye cevap verdi karşısındaki, “kabul edersiniz ki, parça bütünden küçüktür.” – “Bunu da kabul ediyorum, hem doğru hem de akla uygun.” – “Umarım” diye devam etti toprak sahibi, “şunu da reddetmeyeceksiniz: Bir üçgenin üç açısı iki dik açıya eşittir.” – “Bu besbelli bir şey” diye yanıtladı diğeri ve memnuniyetle etrafa bakındı. “Güzel.” Toprak sahibi çok hızlı konuşuyordu: “Şimdi öncüller belirlendiğine göre, şuna dikkat çekerim ki, ken- di adına varolan şeylerin zincirlenmesi karşılıklı bir çifte ilişkiye yönelip doğal olarak problematik bir diyalojizm meydana getirir ve bu da belli ölçüde kanıtlar ki, ruhaniliğin özü ikinci Praedicabile’ye göndermeyle açıklanabilir.” – “Dur hele dur” diye bağırdı diğeri, “bunu kabul etmem. Böyle heterodoks doktrinlere boyun eğeceğimi mi sandınız?” – “Ne!” Toprak sahibi sanki heyecanlanmış gibi cevap vermişti: “Boyun eğme filan değil! Sadece şu açık soruma cevap verin: Aristoteles göreceli şeylerin bağlantı içinde olduğunu söylerken haklı mıydı?” – “Elbette.” – “Eğer öyleyse” dedi toprak sahibi, “tam sorduğum şeyi yanıtlayın: Benim örtük kıyasımda [enthymema] ilk kısmındaki analitik incelemeyi secundum quoad mı yoksa quoad minus mu yetersiz buluyorsunuz? Ve bana hemen nedenlerinizi, bunu neye dayandırdığınız söyleyin.” – “Bunu reddetmek zorundayım. Söylediklerinizle neyi kanıtlamak istediğinizi tam anlayamadım; ama tek ve basit bir teze indirgenirse, herhalde bir cevabı bulunur.” – “Tabii bayım” diye yanıtladı bunu toprak sahibi, “ben sizin en sadık hizmetkarınızım. Ama görüyorum ki sizi argümanlarla donatmamı istiyorsunuz, üstüne de biraz akıl eklememi. Olmaz bayım, bunu protesto ediyorum. Çok fazla şey istiyorsunuz.” Bunun üzerine bir kahkaha koptu, Moses’e gülüyordu herkes. Zavallı, bir grup keyfi yerinde insan arasında tek mutsuz kişiydi; bütün muhabbet boyunca ağzından tek bir sözcük daha çıkmadı.
  • Willyhar citeratför 4 år sedan
    Gerçekten de insanlar, genel kabul gördüğüne inandırıldıkları bir fikri ne kadar saçma olursa olsun, kolayca benimserler.
  • Willyhar citeratför 4 år sedan
    Farkında olmadıkları bir şey de, öğreten kişinin öğrettiği konu hakkında nadiren tam bir bilgi sahibi olacağıdır, çünkü konusunu tam anlamıyla araştıran kişinin, çoğunlukla öğretmek için zamanı kalmaz.
  • Willyhar citeratför 4 år sedan
    Zorluk Çıkarma
    Ad hominem ya da ex concessis argümanlar. Muhalif bir iddia ortaya attığında, bu iddianın herhangi bir şekilde (sadece görünüşte bile olsa), onun daha önce söylediği veya kabul ettiği bir şeyle; ya da övdüğü ve onayladığı bir ekol veya mezhebin ilkeleriyle; ya da bu mezhep taraftarlarının (sahte veya görünürdeki taraftarlarının da) eylemleriyle; ya da kendi yaptığı veya kaçındığı şeylerle çelişip çelişmediğine bakmamız gerekir. Örneğin intiharı savunuyorsa, hemen “Öyleyse neden kendini asmıyorsun!” diye bağırabiliriz. Ya da mesela muhalif Berlin’de bulunmanın hoş olmadığını söylemişse, “Niçin ilk trene atlayıp burayı terk etmiyorsun?” diye çıkışıveririz.
    Zorluk çıkarmanın bir yolu mutlaka
fb2epub
Dra och släpp dina filer (upp till fem åt gången)