Hocamız Selçuk Eraydın

Bu da “nefs-i emmâre, nefs-i levvâme, nefs-i mülhime, nefs-i râdiye, nefs-i merdiyye ve nefs-i sâfiyye” dediğimiz

Zuhûru perde olmuştur, zuhûra
Gözü olan delil ister mi nura?..

Bir kitâbullah-ı âzamdır serâser kâinât
Hangi harfi yoklasan manâsı hep Allah çıkar
diyen bir şâirin dilinden;
Ben bilmez idim gizli ayân hep Sen imişsin
Canlarda ve tenlerde nihân hep Sen imişsin
Senden bu cihân içre nişân ister idim ben
Âhir bunu bildim ki cihân hep Sen imişsin
diyen diğer şâirin gözünden bakabilirsek bu gözlerle dahi, elbette vâsıtayı değil mazharı görürüz. Allah’ın mazhariyetini, esmâsını, zuhur mahallindeki

Ama kâinata şaşı bakmadığımız zaman “Sen çıkınca aradan kalır seni yaradan” sırrını fark edebiliriz.

Emin hoca o konuşmada: “Anladım ki insan bir anda ölmüyormuş, sevdiklerinin vefâtıyla parça parça ölüyormuş” demişti. Ben Bandırmalı Ali (Öztaylan) amcadan şunu dinlemiştim: “Benim en çok sevdiğim iki dostum vardı. Selçuk bey ve Bandırmalı noter Latif Efendi. Selçuk bey vefat etti, sanki bedenimin yarısı ölmüş gibi hissettim. Eğer Latif Efendi de vefat ederse yaşayamam herhalde” dedi. Geçenlerde duydum ki, Latif Efendi vefat ettikten iki ay sonra Ali amca da vefat etmiş. Bir de, Ali amca şunu anlatmıştı: “Selçuk hocanın vefat ettiği mirac gecesi kulağıma bir tınlama sesi geldi, Selçuk şehid oldu, diye. Ancak anlam veremedim. Aradan bir saat geçtikten sonra kızı aradı ve Selçuk hocanın vefat haberini bildirdi”.
– Mahir İz Hoca, Mûsâ Topbaş Efendi ve Selçuk Eraydın hoca, hepsi Sahrâ-yı Cedîd mezarlığında medfun. Selçuk hoca vefat edince “Sahrâ-yı Cedîd’de yer yok” dediler. Tayyip bey belediye başkanıydı, ricâ ettik, orada bir yer bulduk. Allah rahmet eylesin

Harem-i şerifte, Ravza-i mutahhara’da, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’da ve Çanakkale’de yere abdestsiz basmaktan utanırım. “Enbiyâ yurdu bu toprak, şühedâ burcu bu yer, bir yıkık türbesinin üstüne Mevla titrer.” Buhara ve Semerkand’da da yere abdestsiz basmaktan utanıyorum” derdi. Gerçekten orada her yerde evliyâ türbeleri var. İmam Buhârî’nin, İmam Mâtürîdî’nin, Abdülhâlık Gucdüvânî’nin, Bahâeddin Nakşbend’in, Ahmed Yesevî hazretlerinin ayak bastığı yerler

geleceğe daha zevkle yürümeniz lazım.
– Selçuk Eraydın hocayla ilgili gençlere hâtıra kalabilecek türden hatırınızda başka bir şey var mı?
– Ali Ulvi Kurucu abi, Mehmet İpşirli, Hasan Kamil (Yılmaz) hoca, ben, Selçuk Eraydın hoca bir grup olarak 15 günlük Türkî Cumhuriyetler seyahatimiz oldu. Selçuk hocanın orada bir şey söylediğini hatırlıyorum: “Harem-i şerifte, Ravza-i mutahhara’da, Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’da ve Çanakkale’de yere abdestsiz basmaktan utanırım. “Enbiyâ yurdu bu toprak, şühedâ burcu bu yer, bir yıkık türbesinin üstüne Mevla titrer.” Buhara ve Semerkand’da da yere abdestsiz basmaktan utanıyorum” derdi. Gerçekten orada her yerde evliyâ türbeleri var. İmam Buhârî’nin, İmam Mâtürîdî’nin, Abdülhâlık Gucdüvânî’nin, Bahâeddin Nakşbend’in, Ahmed Yesevî hazretlerinin ayak bastığı yerler.
Hoca, çağrılan hiçbir yere gitmemezlik etmezdi. Ama hocanın bana söylediği bir söz var: “İkimizin de handikapı hayır diyememek” derdi. “Ama insan bazen hayır diyebilmeli” derdi. Hoca her çağrıldığı sohbete, konferansa iştirak ederdi. Hayatını bu uğurda harcadı. Nitekim en son Hak Yol Vakfı’nın sohbetinden dönerken trafik kazasında şehîden vefat etti. Cenazesini yıkamak da bana nasip oldu. Cenaze namazını Emin Işık hoca kıldırdı ve müthiş bir konuşma yaptı.

Bektaşîlik, Yeniçeri ocağının moralinden sorumlu tarikat idi. 99. odada albaylık rütbesiyle bulunuyordu Bektaşi şeyhleri. Avcı Mustafa’nın Edirne’

albaylık rütbesiyle bulunuyordu Bektaşi şeyhleri. Avcı Mustafa’nın Edirne’deki sünnet düğünü bir dönüm noktası kabul ediliyor. Yeniçeriliğe mensup olmak dünyevî yönden büyük bir konfor getirdiği için, o dönemden sonra ehil olmayan insanlar da Yeniçeriliğe kabul edilmeye başlanmış ve bozulma başlamış. Yeniçerilik’le beraber Bektaşilik de bozulmaya başlamış.
– Hocamız askerliğini nerede yapmıştı, hatırlıyor musunuz?
– Zannediyorum hoca Tuzla’da yedek subay olarak görev yaptı. Sivas’ta öğretmen olarak bulundu, Yaşar Kandemir’le beraber. Sonra asistanlığı kazanarak İstanbul’a geldiler.
– Selçuk hoca talebeliğinde Vefa’da eski, ahşap bir binanın çatı katında kalırlarmış, kışları pencere kırık olduğu için üstündeki battaniye üç parmak kar olurmuş. Sıkıntılı günler geçirmişler. Yazları da hoca hamallık yaparmış, ailesine yük olmamak için.
– Hamallığını bilmiyorum ama hoca bizim Topbaşlar’ın kadife dükkanında tezgahtarlık yapmış. Kendisi sıkıntı çektiği için kendinden sonraki kuşaklar sıkıntı çekmesin diye elinden geleni yapardı. Bizim kuşağımıza çok emeği var. Bu konuda Hasan Kamil (Yılmaz) hocayı da hiç unutmamak lazım. O da bir vakıf insanı. Selçuk hocanın izdüşümü. Benim doktora hocam ise Mustafa Tahralı. Sizleri de gördükçe gururlanıyoruz. Geçmişten güç alarak

Bunların bir kısmı Tasavvuf ve Tarikatlar isimli kitabında neşredildi.
– Hoca vefatından bir iki ay önce: “Eskiden Bektaşîlikle Alevîlik ayrı şeylerdi, bugün hepsini birleştiriyorlar, sen bu konuda bir şeyler araştırıp yazsan iyi olur” dedi. Siz bu konuda ne dersiniz?